8 Ağustos 2015 Cumartesi

PES ETMEMEK EN BÜYÜK ZENGİNLİĞİMİZDİR

1 Mart 2012 Perşembe


Zamanın oku ileriye doğrudur.

Herşey akar.
Herşey ileriye akar.
Akarken ısı kaybeder,
Isı kaybettikçe düzenden düzensizliğe meyleder (enropiye tutulur) ve sonunda yok olur.
Yani düzenler hep  düzensizliğe meyleder....
Bütün yok olanlar yeni şeylere dönüşür.
Kendini tekrar eder sanılır, aslında etmez.

Tekrar eden insan soyunun alışkanlıklarıdır.
Madde, enerji yada kısaca evren hareket halinde ve değişkendir. Ama bilinç dogmatiktir. Çünkü öğrenmenin yolu budur. Anlam vermek için anı dondurup kaydederiz. 
Dondurulmuş anların farkını hesap ederek öğreniriz.
Böylece zaman mekanın türevidir de denebilir. 

Öğrenmek tanımak, tanımak idealar dünyamıza yeni bir idea katmak demektir. Ve Platon'un idealar dünyası da aslında alışkanlıklar dünyası demektir. Bu nedenle bilinç dogmatiktir. Yeni şeyler öğrenirken hep direnir. Çünkü tanımamak, korku ve risk demektir. 
Bu dogmatiklik konusunu biraz açmak gerekli: İnsanlar bir zamana, bir mekana ve bir topluma doğarlar. O doğdukları toplum ve doğada görüntüleri, sesleri, hisleri (tatları, dokunuşları vs.vs.) kaydederler. Dış dünyadan bir yansıma, mecazi konuşursak bir resimdir. Benzer resimleri üst üste kaydettikçe tanıma ve öğrenme gerçekleşir. Güzel bir kadın zihninizdeki bütün kadın resimlerini üst üste birleştirdiğinizde onların ortak hatlarını temsil eden ideaya en yakın olanıdır... Aslında ''en'' lerle ifade ettiklerimiz ''en'' değil ''ortalamadır''. vs.  Böylece kuzu sevilecek, kurt korkulacak bir ideadır. Tanıdık bir dünya güvenli bir dünyadır. 

Tanımak, yeni olan ile karşılaşmak ise risk demektir. Bunun için yeniyi keşfedenler hep bilinen yolların dışına sapanlar olur, o yüzden toplum onlara hep maceracı, çılgın gözüyle bakar, onların oynadığı kumardan korkar. Fakat tanımak, bir yandan olanakları ve refahı artırdığı, diğer yandan tehlike ve riskleri tanıtarak hayatta kalma şansını artırdığı için yeni fikirler, yeni yollar, yeni icatlar çoğunlukla ödüllendirilirler.Çünkü bunlar insanlığı zenginleştirir. Muhafazakarlıkta güven bulan dünya, yenilik ve değişim ile de çatışmalı bir akrabalık geliştirir.  Böylece insanlığın indinde, daha zenginleşmiş (maddi yada manevi hiç fark etmez) bir dünya daha güvenli bir dünyadır. 

İnsanlar güncel yaşamla ilgili gerekli şeyleri bir yada birkaç kuşak öncesinden aktarılan alışkanlıklarla (kalıplarla) doğru bir şekilde öğrenir. Öğrendiklerinin doğruluğunun kanıtı o toplumun hayatta kalmayı başarmış olmasıdır.

Fakat konu güncelden çıkıp, zaman, mekan, evren, doğa, tarih olunca iş değişir.  En başında  insan doğanın bir parçasıdır ve kendi doğasının dışına çıkarak kendi gerçekliğini kavrama olanağı yoktur. Doğa dışından bir varlığın da doğanın bir parçası olan insana onun ait olduğu bütünü anlatma şansı yoktur.

Kendi hakikatini öğrenmeye çalışan insana en başta bireysel doğası ve bilinici oyun oynar. Herşeyi öğrenilmiş kısıtlarla (fizik yasalarıyla) anlama ve anlamlandırmaya çalışır. Akılla bilinçle, duyularla evreni kavramaya çalışırken, bunlar tarafından defalarca aldatılır. Bir yandan akılla bilinçle, duyularla evreni kavramaya çalışırken, bir yandan da akılla bilinçle, duyularla savaşırız.


Zamanın oku hep  ileriye akar. Düzenler  düzensizliğe meyleder. Bütün olanlar yok olur, onlardan yenileri doğar.
İnsan ve doğa kendini tekrar eder sanılır, aslında etmez. 
Yaşamı güzel ve çekilir kılan da budur. Çünkü bu tekrarsızlık ve olasılıklar zenginliği düş ve umut dünyamızın kaynağıdır.

Böylece yaşamın oku hep ileriye akar, bilinçsiz yada gündelik meşgalesindekiler geleceğe akarken, güç ve iktidar sahipleri hep bu akışı kurgulamak (toplum mühendisliği) peşindedirler, ama tekrarsız ve olasılıklar dünyasındaki akış onların planını her daim bozar. Yaptıkları yatırım hiçbir zaman istedikleri eseri ortaya çıkarmaz. Çünkü insan direnir. Çünkü insansoyu alışkanlıkların güven demek olduğu bilinci yanında,  alışkanlıkları, genel geçer değerleri sorgulamanın, karşı çıkmanın,  yeni fikirler, yeni yollar, aramanın kendisini zenginleştirdiğinin de bilincindedir.Bu özgür olma anlamında bir zenginleşmedir. 
Bunun için insanlık artık, dogmatizmin verdiği güven yanında devrimciliğin bir zenginlik olduğunun da bilincindedir.
Eğer diyorsanız ''bu bilinç varsa niye koyun sürüsü gibiyiz'' size verebileceğim yanıt, ''aslında koyunlar kurtlaşıyorda siz alışkanlıktan farkedemiyorsunuz'' olur.

 Zamanın oku ileriye akarken, bizimde yaşamak gibi kısacık bir şansımız var. Bu şanşı heder eden ve edecek, can sıkacak, moral bozacak yığınla şey var/olabilir. Fakat bu şansı şans gibi yaşamanın yolu, tek kişi kalsak dahi güzellikler için pes etmeden mücadele etmekten geçiyor. 
Olasılıklar dünyasının çekiciliği, bir tohumun bir ormana dönüşebileceği, bir kelebeğin kanat çırpmasının bir fırtınaya dönüşebileceği ihtimalidir. Bunun için mücadele etmek  en büyük zenginliğimizdir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder